Hicran Hanım, hayatını eşi Arif’le huzur içinde sürdüren bir kadındır. Ancak bir kaza, mutlu aile tablosunu bir anda altüst eder. Oğlunu trajik bir şekilde kaybeder, Arif komaya girer. Ölmeden önce oğlu, Hicran’a ikiz çocuklarını emanet eder. Artık Hicran’ın tek amacı, çocuklara sahip çıkmak olur. Ancak Hicran’ın yaşadığı acılar bunlarla da sınırlı kalmaz; büyük oğlu, kendi borçlarını ödeyebilmek için annesinin evini sattırır. Hicran, kendisini bir anda huzurevine gönderilmiş, torunları da yetimhaneye düşmüş halde bulur. Gidecek hiçbir yeri kalmayan yaşlı kadın, çocuklarıyla birlikte sokaklarda kalır.

Onların kurtuluşu, Hicran’ın kızı Menekşe’nin kapısını çalmasıyla başlar. Menekşe, lüks evlerinin müştemilatını onlara açarak bir umut ışığı olur. Ancak bu yeni hayat, rahat bir yaşamdan çok uzaktır. Virane müştemilatta yaşamak zorunda kalan Hicran ve torunları, hayata tutunma savaşı verirler. Çocukların eğitimine devam etmesi ise Menekşe’nin kocasının özel okullarına burslu olarak girmeleriyle mümkün olur. Ancak, okul hayatı da kendine has zorlukları beraberinde getirir. Yeni ortamlarına alışmaya çalışan ikizler, hem sınıfsal farklılıkların yarattığı uçurumu hem de gençler arasındaki çekişmeleri aşmak zorunda kalacaktır.

Zengin ve fakir arasındaki uçurumun belirgin olduğu bu dünyada, çocuklar küçümsenip dışlanacak, uyum sorunları ve ergenlik problemleriyle başa çıkmaya çalışacaklar. Aynı zamanda, gençlerin arasında yeşeren ilk aşklar ve zorlu mücadeleler, onların büyüme hikayesini şekillendirecektir.